tüm kitap özetlerini burda bulabilirsiniz
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  huzur=ahmed hamdi tanpınar
  acımak=reşat nuri güntekin
  akşam güneşi= reşat nuri güntekin
  aldatacağım=esat mahmut karakut
  anadolu notları= reşat nuri güntekin
  anahtar=refik halid akay
  anamın kitabı=yakup kadri karaosmanoğlu
  istanbulun bir yüzü=refik halid kalay
  mahşer=peyami safa
  sinekli bakal=halide edip adıvar
  gelibolu=buket uzuner
  sefiller=viktor hugo
  suç ve ceza=dostoyevski
  savaş ve barış=tolstoy
  yüksek ölçekler=ömer seyfettin
  yaprak dökümü= reşat nuri güntekin
  yaban=yakup kadri karaosmanoğlu
  toprak ana=cengiz aytmatov
  mavi ve siyah=halit ziya uşaklıgil
  küçük ağa= tarık buğra
  kiralık konak=yakub kadri karaosmanoğlu
  kaşağı=ömer seyfettin
  ince memed=yaşar kemal
  fatih-harbiye=peyami safa
  eylul=mehmet rauf
  dokuzcu harciye koğuşu=peyami safa
  damga= reşat nuri güntekin
  dağları bekleyen kız=esat mahmut karakut
  dağa çıkan kurt=halide edip adıvar
  çölde bir istanbul kızı=esat mahmut karakurt
  çalıkuşu= reşat nuri güntekin
  cezmi=namık kemal
  canan=peyami safa
  bugünün saraylısı=refik halid akay
  bomba=ömer seyfettin
  biz insanlar=peyami safa
  bir teredüttün romanı=peyami safa
  bir ölünün defteri=halit ziya uşaklıgil
  bir kucak çiçek=memduh şevket esendal
  bir kadın düşmanı=reşat nuri güntekin
  Yeni sayfanın başlığı
  bit avuç saçma=refik halid karay
  ateşten gömlek=halide edip adıvar
  aşk-ı memnu=halid ziya uşaklıgil
  ateştengömlek=halide edip adıvar
  ankara ekspresi=esat mahmut karakurt
  ago paşanın hatıratı=refik halit karay
  tatarcık=halide edip adıvar
  sözde kızlar=peyami safa
  Anketler
  memleket hikayeleri=refik halit karay
  ölü canlar=gogol
  sergüzeşt=sami paşazade sezai
  tarih soruları
  =FİLOZOFLAR=
  => imanuel kant
  => karl marx
  => francis bacon
  => thales
  => kiergegard
  => martin heidger
  => sokrates
  => edmund huserl
  => Theodor Wiesengrund Adorno
  => Anaksagaros
  => Anaksimenes
  => Anaksimandros
  => Aristotales
  => Bergson, Henri
  => Berkeley
  => CAMUS, Albert
  => CİCERO, Marcus Tulius:
  => DEWEY, John
  => EMPEDOKLES
  => EPİKTETOS:
  => Gilles Deleuze
  => MİCHEL FOUCAULT
  => Max Ferdinand Scheler
  => EPİKUROS
  => John Rawls
  => Nicolai Hartmann
  => David Hume
  => Jacques Derrida
  => Georg Wilhelm Friedrich Hegel
  => FARABİ
  => HERAKLEİTOS:
  => LOCKE, Jhon
  => Parmanides
  => Platon
Türk Dili
David Hume
David Hume

David Hume(1711-1776) Deneyimden bağımsız edinilen bilginin olanağını yadsıyan, usçu varlıkbilgisel kabuller için geçerli bir zemin olmadığını vurgulayan İngiliz deneyci fılozof. Yalnızca felsefe alanında "nedensellik" anlayışının en sıkı eleştiricisi olmasıyla ya da ahlâk felsefesini dayandırdığı "duygudaşlik" öğretisiyle değil, tarih alanında modern tarih- yazımına öncülük etmesiyle, iktisat alanında da çağdaşı ünlü iktisatçı Adam Smith'i aratmayacak denli özgün düşünceleriyle de tanınan Hume tam anlamıyla çok yönlü bir düşünürdür.

Hume varlik- bilgisi, bilgikuramı ve ahlâk felsefesi alanlarındaki görüşlerini üç temel eserinde toplamıştır: A Treatise of Hııman Nature (İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme, 1739-1740);

An Enguiry Concerning Human Unıderstanding (Insanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma, 1748);

An Engııiry Conarning the Principles of Morals, (Ahlâk İlkeleri Üzerine Bir Soruşturma, 1751).

İlk kitap, İnsan Doğası Üzerine Bir Inceleme (A Treatise of Human Nature) hem Hume'un tüm bir felsefesinin özünü barındırdığından, hem de neredeyse yaşamının her aşamasında, özellikle de akademik boyutunda, Hume'un başına dert açtığından kendine özgü yazgısıyla ayrıca anılmaya değer bir yapıttır. Kitabın ilk üç bölümünü Fransa'da bulunduğu süre içerisinde (1734-1737) Descartes'ın da öğrenim gördüğü La Fleche Kraliyet Yüksekokulu'nun kütüphanesinde kaleme alan Hume, Ingiltere'ye dönerek kitabı tamamladı ve uzunca bir uğraş verdikten sonra yayımlatmayı başardı (1739-1740).

Ancak kitap dönemin felsefe çevrelerinden bırakın ilgi görmeyi birçok kesim tarafından da "dinsizlik"le suçlandı. Her ne kadar Hume sonradan bu kitabın varlığını yadsıyıp toplu eserleri içine almamışsa da bu "dinsizlik suçlaması"nın olumsuz sonuçları Hume'un yaşamının akışını büyük ölçüde değiştirmiştir. Nitekim, gerek 1744'te Edinburgh Üniversitesi'nin Ahlâk Felsefesi Kürsüsü'ne, gerekse 1752'de Glasgow Üniversitesi' nin Mantık Kürsüsü'ne atanma başvuruları hep bu "dinsizlik suçlaması" gerekçe gösterilerek geri çevrilmiştir. Hume kamuoyu nezdinde zedelenen itibarını yeniden kazanmak için bir dizi sadesuya metni, etliye sütlüye karışmayan denemelerini Bırayı, Moral and Polirical (Ahlâk ve Siyaset Üstüne Denemeler, 1741-1742) adıyla kitaplaştırdı.

Hume'un bu "iade-i itibar" arayışı bir nebze olsun sonuç vermişse de, 1744 yılinda Edinburgh Üniversitesi tarafından reddedilen Hume doğduğu topraklardan bir süreliğine de olsa "ekmek parası" için ayrılmak zorunda kalmıştır.

Kuşkusuz, Hume İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme 'nin kendisini politik nedenlerle yadsımak zorunda kalmışsa da, felsefesinin özünü oluşturan bu kitabın savunduğu düşüncelerin birçoğuna ömrünün sonuna dek sadık kalmış ve bunları yeni kitaplarında kullanmıştır. Nitekim, yukarıda "üç temel eseri" diye anılan kitaplardan ikincisi İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma ile üçüncüsü .Ahlak İlkeleri Üzerine Bir Soruşturma, İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme 'nin (yani, "ilk temel eserin birinci ve üçüncü bölümlerinin işlenip genişletilmiş halleridir. Son çözümlemede, İnsan doğası Üzerine Bir İnceleme Hume'un felsefeden anladığı her ne ise onu dizgeli bir biçimde ortaya koyduğu başyapıtıdır. Hume'un bu kitaptaki ana amacı, tek tümceyle söylenecek olursa, Newton'un "doğa felsefesi" nde ulaştığı yetkinliğe "ahlâk felsefesi"nde varabilmektir.

Hume'un kendine özgü deneyciliğine gelindiğindeyse, Hume'a göre deneyimlediğimiz şeyler hakkında izlenimlerimiz oluşur ve zihnimiz bu izlenimleri düşüncelere/kavramlara (idealara) dönüştürür. Bu şekilde zihnin içeriği izlenimler ve düşüncelerden/kavramlardan oluşur. Bu ikisi canlılık bakımından birbirinden farklıdır.

İzlenimler daha canlıdır ve duyu deneyimi sırasında ortaya çıkarlar. Duyu deneyiminden sonra arta kalan şey ise düşüncedir/kavramdır. Bir bakıma düşünceler/kavramlar izlenimlerimizin kopyalarıdır.

Hume düşünceleri/kavramları yalın ve karmaşık olmak üzere ikiye ayırır. Karmaşık olanlar yalin olanların birleşmesiyle oluşur ve bu sayede her düşüncenin/kavramın yalın düşüncelerinin/kavramlarının edindiğimiz izlenimlerden nasıl ortaya çıktıkları bulunabilir Her düşüncenin/kavramın izlenimlerimiz sayesinde edindiğimiz yalın düşüncelerden/ kavramlardan oluşmasının mantıksal sonucu izlenim olmazsa düşüncenin de/ kavramın da olamayacağıdır. Hume bunu bir varsayım olarak ileri sürmüş ve karşıt bir örnek -izlenimlerimizden bağımsız bir düşüncenin/kavramın varlığı gibi- verilemeyeceğine dair bir kanıt da sunmamıştır.

Hume'un, izlenimi herhangi bir düşüncenin/kavramın varlığının zorunlu koşulu yapması, usçu filozofların zihinden bağımsız olarak varlığını kabul ettikleri soyut nenlerin (şeylerin; kendiliklerin), örneğin tümellerin, onun felsefesinde tamamen zihne bağımlı olması sonucunu doğurur. Hume'a göre bir tümel, örneğin "iyi" düşüncesi/kavramı, iyi kabul ettiğimiz şeyler hakkındaki izlenimlerimizin sonucu olarak zihnimizin oluşturduğu düşüncelerin/kavramların toplamının adıdır..

Hume'un izlenimi düşünce/kavram için zorunlu koşul yapmasının bir başka sonucu da yine usçuların deneyime önsel kabul ettikleri bilgi türlerini, örneğin matematiği izlenimlere ve dolayısıyla zihne bağımlı kılmasıdır. Hume bu kaçınılmaz sonucu şöyle açımlar: Öncelikle önermeleri kavramlararası ilişkileri (relations of ideas) anlatanlar ve olgusal bilgi (matters of fact) verenler diye ikiye ayırır (mantıksal önermeler ve deneysel önermeler).

Birinci grup önermeler aritmetik ve geometri gibi, Hume'a göre yalnızca kavramlararası ilişkileri inceleyerek edinilebilecek türdendir. İkinci grup önermeler ise doğrudan deney yoluyla edindiğimiz izlenimler ve düşünceler/kavramlar hakkında bilgi verir. Hume'un bu ayrımı XVII. yüzyıl usçu fılozofu Leibniz in analitik ve sentetik önermeler ayrımına çok benzer. Tek farkı Hume'un savındaki iki tür önermenin verdiği bilginin de deneyimden geliyor olmasına karşın, Leibniz'in savındaki analitik önermelerin deneyime önsel (a prion) olmasıdır.

Kavramlararası ilişkileri konu alan önermelerin doğruluk değeri zorunlu olarak olduğu gibidir. Örneğirı "100-20=80" aritmetik önermesi zorunlu olarak doğrudur. Ama bunun yanında yalnızca kavramlararası bir ilişkiyi dile getirdiğinden, boştur. Öte yandan olguları konu alan önermelerin doğruluk değeri zorunlu olarak olduğu gibidir diyemeyiz; olgusal önermeler yalnızca olanaklı (karşıtları da olanakli) olan durumları dile getirir. Örneğin "güneş batıdan batar" önermesi doğru olmak zorunda degildir; güneş doğudan da batıyor olabilirdi.

Hume yaptığı bu ayrım yardımıyla bir yandan matematiksel ve mantıksal bilgilerin doğasını deneyci bakış açısından açıklamaya girişirken, öbür yandan insan bilgisi için vazgeçilmez gibi gözüken nedensellik ve tümevarım türünden ilkeleri kabul ediş nedenimizin olgulara dayandırılamayacağı gibi mantığa da dayandırılamayacağını göstermiştir. Nitekim mantık kavramlararası ilişkilerle ilgilenir ve mantıksal doğrular zorunlu doğrulardır. Oysa, gerek nedensellik ilkesine dayanarak herhangi bir A olayının A'yı izleyen herhangi bir B olayının nedeni olduğunu kabulümüz, gerekse tümevarımsal bir çıkarımı kabulümüz zorunluluktan değildir. Örneğin "Sokrates' in içtiği zehir ölmesinin nedenidir" önermesi zorunlu bir doğru değildir. Nitekim Sokrates zehiri içmesine rağmen ölmeyi bilirdi de. O halde, Sokrates'in zehiri içmesiyle ölmesi arasında kurduğum bu nedensel bağ mantıksal değildir. Olgusal da değildir çünkü bizim deneyimleyebileceğimiz Sokrates'in zehiri içişi ve ölüşüdür; zehiri içişi ile ölüşü arasında olduğunu iddia ettiğimiz nedensellik bağının deneyimleyemeyiz.

Benzer şekilde. Hume tümevarımsal çıkarımları da yadsımıştır. "Eroin bağımlılık yapar" gibi birçok eroin vakasından yola çıkıp tümevarımsal olarak çıkarsadığımız bir sonuç da zorunlu olarak doğrulanamaz. Milyonlarca eroin kullanıcısı bu maddeyi kullanarak eroin bağımlısı oluyorsa da da karşıt bir örneğin her zaman olanaklı oluşu, bizim "milyonlarca kullanıcıda eroin bağımlılık yaptı, o halde eroin bağımlık yapacağının mantıkdışı olarak kabul etmemiz için yeterlidir, Hume, bir yandan da dış dünyanın nesnel varlığının ve benlik dediğimiz şeyin zihne bağımli olduğuna ilişkin bir temellendirme sunmuştur. Hume, gerek dış dünyadaki bir nesnenin kendiliği (özdeşliğı) tasarımımızın gerekse kendi benliğimizin kendiliği (özdeşliğı)tasarımımızın kendilik (özdeşlik) dediğimiz şeyin zaman içindeki sürekliliğini kabul etmemize dayandığını, bunun ise yine ne olgusal ne de mantıksal olduğuna işaret etmiştir, Eğer olgusal olduğunu kabul edersek, bir nesnenin nesnel varlığının onu deneyimlemediğimiz zaman da devam ettiğini kabul etmiş oluruz, Oysa bu kabul deneyci bakış açısına aykırıdır. Diğer yandan mantıksal da olamaz çünkü her nesnenin kendiliğinin (özdeşliğinin) zaman içinde korunduğunu söylemek için tümevarım yapmak gerekir ki tümevarım mantıksal değildir. Aynı şekilde bir benliğin kendiliğini zaman içinde korunduğunu da söyleyemeyiz. Kendi benliğimiz söz konusu olduğunda bile geçmişte kalan bir zaman dilimine ait olarak kabul ettiğimiz geçmiş benliklerimizin aynı kişi olduğumuzu ne mantıksal ne de olgusal olarak garanti edemeyiz.

Hume yukarıdaki temellendirmeler ışığında iki farklı şekilde yorumlanabilir. İlk olarak Hume'un felsefesinin deneyci görüşler ışığında geleneksel bilgi edinme yöntemlerimizin ne kadar güvenilmez olduğunu gösterdiği söylenebilir,

Bir de, ikinci olarak Hume'un deneyci ilkelerden yola çıkıp, usçu varlıkbilgisi yapanların yanlışlarını bir bir sıralarken doğalcı bir tutum takındığı savunulabilir. Bu ikinci Hume yorumu oldukça yerindedir, çünkü Hume eleştiri oklarını yönelttiği tüm kavramların (nedensellik, tümevarım vb.) insan doğasının vazgeçilmez parçaları olduğunu yadsımaz. Hume'un amacı, bu şekilde, usçu varlıkbilgisini yıkmak ve yerine doğalcı bir duruşu önermek olarak görülebilir. Bu yüzden kimi Felsefe tarihçileri, Hume'un felsefesinin Locke ile Berkeley'den devraldığı deneyci geleneğin bir devamı, İngiliz Deneyciliğinin en uç noktası olduğunu olurlamakla birlikte, onun düşüncelerinin kuşkucu geleneğin kıvamını bulmuş modern bir biçimi, daha da önemlisi Epikurs, Lucretius, Hobbes ve Spinoza nın savunuculuğunu üstlendiği dogal- geleneğin bir uzantısı olduğunun üstünden atlanmaması gerektiğini dile getirmişlerdir.

Hume'un ahlâk felsefesine gelindiğindeyse, onun bu alanda ürettiği düşüncelerin bilgi felsefesinde ya da bilgi kuramında ortaya koyduğu düşüncelerden ayrı tutulamayacağı açıklıkla görülmektedir.

Hume'un felsefesinin genel çizgisini oluşturan usçuluğun önkabullerinin sorgulanarak yerinden edilmesi tasarısı ahlâk felsefesinde de iş başındadır. Hume'a göre, us tek başına ne davranışlarımızı yönlendirebilir, ne de ahlâk bakımından iyi olanla kötü olanı birbirinden ayırabilir.

Ahlâk alanının konusunu düşünceler değil duygular oluşturur. Ahlak Yasasının odağında da us değil duygular, tutkular ve arzular bulunmaktadır.

İnsanı ahlâklı eylemeye iten güç bu duyular, olgular ile tutkulardır; yoksa herhangi bir ussal güdüleme ya da itelemeyle insanlar ahlâkça yerli yerinde eyliyor değildir. Hume'a göre, gerek toplum yaşamının huzuru bulması, gerekse tek tek insanların mutluluğu açısından en önemli ahlâk ilkesi "duygudaşlık ‘tır,

İnsanın kendi mutluluğuna odaklanıp kalmasından çok, diğer insanların mutluğunu gözetmesi gerektiğine vurgu yapan duygudaşlık, başkasının duygularını paylaşmanın, birlikte duygulanıp bir şeyi birlikte yaşamanın en doğal yoludur.

Hume için duygudaşlık her şeyden önce bir izlenimin bir düşünceye dönüştürülmesidir. Bir başka insanın mutluluğunun gözlemlenmesi yoluyla o insanın mutluluğunun düşüncesini de üretmiş oluruz. Hume duygudaşlığı her insanda bulunan doğal bir eğilim olarak insan doğasının ayrılmaz bir parçası olarak yorumladığından onu ahlâklı eylemenin vazgeçilmez koşulu olarak görür. İnsanın belirli bir eylemi ahlâk bakımdan onaylamasını ya da onaylamamasını sağlayan, onun ilkin kendisiyle, sonra toplumla, en sonunda da tüm insanlıkla kurduğu duygudaşlık ilişkisidir.

Hume'un ahlâk felsefesine en büyük katkısı olarak genelde "olan"dan "olması gereken"e ya da betimlemeden değer biçmeye/değerlendirmeye geçişi olanaklı kılacak herhangi bir mantıksal uslamlamanın olamayacağı yollu görüşü gösterilir. Ahlâk felsefesinde Shaftesbury'den bu yana "ahlâk duygusu"nu başlangıç noktası olarak alan hemen her düşünür gibi, Hume da soyut olandan somut olana dönme çağrısını yinelemektedir.

Tıpkı bir bilgi kuramcının da bilgi felsefecisinin görevinin inancın ruhbilimsel düzeneklerini ya da işleyişini betimlemek olması gibi, ahlâk felsefecisinin üzerine düşen görev de onaylama ile onaylamamanın, uygun görmenin ya da görmemenin ruhbilimsel düzeneklerini ya da işleyişini betimlemektir.

Aydınlanma dönemi ile felsefesinin en büyük düşünürlerinden biri sayılan Hume, gerek metafizik düşünceye getirdikleri eleştirilerle, gerek dinsel boş inançlara vurduğu darbelerle, gerekse usçuluğun temellerini sarsan düşünceleriyle felsefece düşünmenin tarihinde silinmeyecek izler bırakmıştır. Kendinden sonra gelen hemen her fılozofu az ya da çok etkilemekle birlikte, Stuart Mill ve Immanuel Kant üzerine etkileri daha bir belirgindir. Özellikle, felsefede ondan sonra hiçbir şeyin aynı kalmadığı düşünülen Kant, Hume ' un kendisini düşünsel bir silkinmeye yönelttiğini, kendisini dogmatik uykusun- dan uyandırdığını dile getirmiştir. Gerçekten de, Kant 'ın ortaya koyduğu düşüncelerin çoğu, Hume'un su yüzüne çıkardığı değme felsefe sorularına birer yanıt niteliğindedir. Hume'un diğer önemli yapıtları arasında şunlar sayılabilir:

Edinburgh'daki kütüphane yöneticiliği sırasında tam sekiz yılda hazırladığı The History of England (İngiltere Tarihi, 6 cilt, 1754-1762); The Natural Histoıy Relegion (Dinin Doğal Tarihi , 1757);

Ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı özyaşamöyküsü The life of David Hume Writtteıı by Himself (Kendi Kaleminden David Hume'un Yaşamı , 3 cilt, 1777); çok önceleri bitirmesine karşın, Kilise'nin yeni bir hışmından korkan dostlarının uyarıları üzerine hasır altı ettiği ve ancak ölümünden sonra yayımlanabilen çalişması

Dialogues Concerning Natural Relegion (Dogal Din Üstüne Söyleşmeler , 1779).
 
 

şimdiye kadar ortalama kaç kitap okudunuz
0-10 13,48%
10-15 19,57%
15-20 15,65%
20-25 12,61%
25-50 8,26%
50-100 9,57%
100'den fazla 20,87%
230 toplam oy:


 
 
 


More Cool Stuff At POQbum.com

 
 
 
Dersler
 MATEMATİK
 GEOMETRİ
 TÜRKÇE
 FİZİK
 KİMYA
 BİYOLOJİ
 TARİH
 COĞRAFYA
 FELSEFE
 Soru Bankası


 
 
 
  • Edebiyat Nedir?
  • Edebi Türler
  • Edebi Sanatlar
  • Edebi Akımlar
  • Türk Edebiyatı Dönemleri
  • İslamiyet Öncesi T.E.
  • İslamiyet Sonrası T.E.
  • Tanzimat Edebiyatı
  • Servet-i Fünun E.
  • Fecr-i Âti E.
  • Milli Edebiyat Akımı
  • Milli Mücadele Dön.E.
  • Cumhuriyet Dön.Türk E.
  • Uyak ve Ölçü
  • Nazım Biçimleri
  • Edebiyat Sözlüğü
  • Edebiyatımızda 'ilk'ler
  • Azerbaycan Türk Edebiyatı
  •  
     
     

    TÜRK EDEBİYATI

    1. M. Kemal Atatürk - Nutuk
    2. Kutadgu Bilig'den Seçmeler
    3. Dede Korkut Hikayeleri
    4. Yunus Emre Divanı'ndan Seçmeler
    5. Mevlana-Mesnevi'den Seçmeler
    6. Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler
    7. Divan Şiirinden Seçmeler
    8. Halk Şiirinden Seçmeler
    9. Evliya Çelebi - Seyahatnamesi'nden Seçmeler
    10. Kerem ile Aslı
    11. Samipaşazade Sezai - Sergüzeşt
    12. Halit Ziya Uşaklıgil - Mai ve Siyah
    13. Hüseyin Rahmi Gürpınar - Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
    14. Ahmet Rasim - Şehir Mektupları
    15. Ahmet Hikmet Müftüoğlu - Çağlayanlar
    16. Ömer Seyfettin - Hikayelerden Seçmeler
    17. Mehmet Akif Ersoy - Safahat
    18. Ahmet Haşim - Bize Göre
    19. Yahya Kemal Beyatlı - Eğil Dağlar
    20. Yahya Kemal Beyatlı - Kendi Gök Kubbemiz
    21.Abdulhak Şinasi Hisar - Boğaziçi Mektupları
    22. Ruşen Eşref Ünaydın - Diyorlar ki
    23. Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Kiralık Konak
    24. Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Yaban
    25. Refik Halit Karay - Memleket Hikayeleri
    26. Refik Halit Karay - Gurbet Hikayeleri
    27. Halide Edib Adıvar - Sinekli Bakkal
    28. Halide Edib Adıvar - Mor Salkımlı Ev
    29. Reşat Nuri Güntekin - Anadolu Notları
    30. Reşat Nuri Güntekin -Çalıkuşu
    31. Falih Rıfkı Atay - Çankaya
    32. Falih Rıfkı Atay- Zeytindağı
    33. Faruk Nafız Çamlıbel - Han Duvarı
    34. Nazım Hikmet - Memleketimden İnsan Manzaraları
    35. Şevket Süreyya Aydemir - Suyu Arayan Adam
    36. Memduh Şevket Esendal - Ayaşlı ile Kiracıları
    37. Peyami Safa - Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
    38. Peyami Safa - Fatih - Harbiye
    39. Nihad Sami Banarlı - Türkçe'nin Sırları
    40. Ahmet Hamdi Tanpınar - Beş Şehir
    41. Ahmet Hamdi Tanpınar - Sahnenin Dışındakiler
    42. Samiha Ayverdi - İbrahim Efendi Konağı
    43. Necip Fazıl Kısakürek - Çile
    44. Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf
    45. Ahmet Kutsi Tecer - Şiirler
    46. Ahmet Muhip Dıranas - Şiirler
    47. Aşık Veysel - Dostlar Beni Hatırlasın
    48. Orhan Veli - Bütün Şiirleri
    49. Cahit Sıtkı Tarancı -Otuz beş Yaş (Bütün Şirleri)
    50. Kemal Tahir - Esir Şehrin İnsanları
    51. Orhan Kemal - Eskicinin Oğulları
    52. Sait Faik Abasıyanık - Kayıp Aranıyor
    53. Sait Faik Abasıyanık - Hikayelerinden Seçmeler
    54. Halikarnas Balıkçısı - Aganta Burina Burinata
    55. Kemal Bilbaşar - Cemo
    56. Samim Kocagöz - Kalpaklılar
    57. Tarık Buğra - Küçük Ağa
    58. Necati Cumalı - Tütün Zamanı
    59. Rıfat Ilgaz - Karartma Geceleri
    60. Orhan Hançerlioğlu - 7. Gün
    61. Fakir Baykurt - Kaplumbağalar
    62. Faik Baysal - Drina'da Son Gün
    63. Abbas Sayar - Yılkı Atı
    64. Haldun Taner - Hikayelerinden Seçmeler
    65. Oğuz Atay - Bir Bilim Adamının Romanı
    66. Aziz Nesin - Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
    67. Sabahattin Kudret Aksal - Gazoz Ağacı
    68. Yusuf Atılgan - Anayurt Oteli
    69. Cemil Meriç - -Bu Ülke
    70. Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil - Gençlerle Başbaşa
    71. Naki Tezel - Türk Masalları
    72. Salah Birsel - Boğaziçi Şıngır Mıngır
    73. Bahattin Özkişi - Sokakta

    DÜNYA EDEBİYATI

    74. Beydeba - Kelile ve Dimne
    75. Eflatun - Devlet
    76. Platon - Sokrates'ın Savunması
    77. Sadi - Gülistan
    78. Cervantes - Don Kişot
    79. Balzac - Vadideki Zambak
    80. Viktor Hugo - Sefiller
    81. Goethe - Faust
    82. Daniel Daefo - Robinson Crusoe
    83. Dostoyevski - Suç ve Ceza
    84. Gogol - Ölü Canlar
    85. Turgenyev - Babalar ve Oğullar
    86. Tolstoy - Savaş ve Barış
    87. Gustav Flaubert - Madam Bovary
    88. Charles Dickens - İki Şehrin Hikayesi
    89. Knut Hamsun - Açlık
    90. Jack London - Beyaz Diş
    91. Rabindranath Tagore - Gora
    92. Ernest Hemingway - Çanlar Kimin İçin Çalıyor
    93. William Faulkner - Ses ve Öfke
    94. İvo Andriç - Drina Köprüsü
    95. Panait İstrati - Akdeniz
    96. John Steinbeck - Fareler ve İnsanlar
    97. M Selimoviç - Derviş ve Ölüm
    98. Cengiz Dağcı - Onlar da İnsandı
    99. Cengiz Aytmatov - Beyaz Gemi
    100. Cengiz Aytmatov - Gün Olur Asra Bedel (Gün Uzar Yüzyıl Olur)
    Bu SitE Kod-dunyasi.tr.gg Tarafından Desteklenmektedir..

     
    Bugün 1 ziyaretçi (56 klik) kişi burdaydı!
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol